Leyla’yı hatırlıyor musunuz? Gözleri yem yeşil, yüzü ay gibi parıldayan. Leyla kaybolduktan 18 gün sonra bir çukurda bulunmuştu. Leyla henüz üç yaşındaydı ve amcası tarafından katledilmişti. Üç yaşındaki çocuğun katledilmesinin ardından bütün köy ve akrabalar suskundu. Bir çocuk öldürüldü ve kendine insanım, vicdan sahibiyim diyenler kapılarını kapattılar ve vicdanlarının üstüne ağır bir taş koydular. Yıl 2018 idi.
Bu kez yıl 2024’te Diyarbakır’ın bir köyünde 8 yaşındaki ceylan gözlü Narin, Kur’an dersinden dönerken ortadan kayboldu. Herkes Narin için ayağa kalktı. Her saat iyi haberler bekliyorlardı. Ancak herkesin aklında ve gönlünde ölüm korkusu da vardı. Çünkü bu çürümüş sistem, bütün güzel şeylerden mahrum bıraktı insanları. Bu vahşi sistemin dişlerinin arasında on yıllardır çocuklarımız katlediliyor.
Narin’in katili olan amcası köylülerin üzerindeki hakimiyeti ve korkusu bize ne anlatıyor? Şüphesiz bağlantıları her şeyi açıklıyor. Herkes sessiz. Çünkü katil gücünü sistemden alıyor. Bu ülkede binlerce Narin katledildi. Toplum bu ölümlere karşı her sesini yükselttiğinde o güçlü eller devreye girerek sesi dağıttı. Katiller mahkemelerde serbest bırakıldı. Ancak halk diretmedi. İki gün, üç gün yas tuttuktan sonra hayatına devam etti.
Bu yıllarca devam etti ve halk öfkesini hep biriktirdi. Ancak Narin’in ölümünün ardından bu öfke açığa çıktı. Narin’in ölümü ve katiller açığa çıkmadığı sürece bu gündemde kalmaya devam edecek.
Narin ne gördü de öldürüldü? Gencecik çocuklar gözlerimizin önünde öldürüldü. Bu ölümler yöneticiler tarafından normalleştirildi. Çocuk ölümleri terörize edildi. Bir ülke düşünün, çocuklar için bir cehennem olmuş. Sadece 2008 ile 2016 yılları arasında 104 bin 531 çocuk kaybolmuş. 2016’dan sonra ise hiçbir bilgi yok.